16 Temmuz 2010 Cuma

Duran Yaz

Zaman bazen durur gibi olur. Bazen hiç akmadan, değişmeden geçip gider. Geçip giden günleri farkettiğimizde zamanın da geçtiğini farkederiz. Zaman bazen evrende asılı kalır. O orada dururken işler burada daha anlamsız ve daha anlayışsız ilerler. Zaman bazen peşinden koşup yakalamaya, dizginlemeye çalıştığımız bir at iken bazen de dingin bir su gibi.
Benim suyumun dinginleştiği zamanlar hep yaz aylarına gelir. Yaz ayları bitmeyen günler, değişmeyen haberler ve kulakta aynı kalmış bir şarkı gibi.. Zamanın durup dinlendiği zamanlarım yaz ayları. Bir bilgelik, bir sakinliğe bürünmüş bu ayları sevmiyorum. Sakin ve sinsi geliyor yaz günleri. Hiçbir şey anlamadan, değişenleri farketmeden, kaçıp giden günleri bilemeden bir bakmışsın Sonbahar gelmiş. Unuttuğun faturaları toptan ödemek gibi.. Geçen zamanın ceremesini çekmek gibi Sonbahar. Yavaş yavaş değil. Durup bakarak, zamanda küçük kavisler yakalayarak da değil. Hoooop "bir zaman sonra" dizi/filmlerde bir sonraki sahneye geçerken "bir yıl sonra" yazar ve karakterlerin ve hikayenin değiştiğini, kiminin yaşlandığını, kiminin öldüğünü anlarsın peşpeşe gelen sahnelerde işte onun gibi. Yaz'dan Sonbahar'a geçiş tam da böyle benim için. İstanbul sıcağını üzerime yıktığı rehavetten midir, vıcık vıcık şehrin kargaşasından mıdır bilmiyorum ama bu zamanlar bana hep "hiçbir şeyin olmadığı/hiçbir şeyin olamayacağı günler" gibi geliyor. Oysa öyle değil. Yaz'ın da zaman geçiyor. İyi kötü şeyler oluyor, hayat akmaya yeni insanlar gelip gitmeye devam ediyor. Ama işte bir şey -neyse o bilemiyorum- bunların hepsini görmezden gelmeme, görüp de gözümü yoracak mecal bulamamama neden oluyor. Şu zamanlarda iyi-birkaç-birşey bekliyorum. Bekliyorum ki tekrar zamanın aktığına, hayatın değişebileceğine inancım devam etsin. Zaman durmuşken ben pek iyi olmuyorum. Büyüdükçe bunu anlıyor, Yaz aylarından daha çok uzaklaşıyorum.

1 yorum:

reklamcıinsankişisi dedi ki...

çok klişe çok içi boşaltılmış bi cümle ama 'kendimi gördüm' bu yazıda.