20 Eylül 2008 Cumartesi

Eylül Yağmuru

Yıkandı bugün şehir. Sonbahar geldi artık. Eylül'de bir Sonbahar gelir. Gerisi gider. Bir de yağmur gelir bu şehre. Hüzün gibi yağmur. Hüzün gibi yağar bu şehre yağmur. Eğer nasibini aldıysan birkez, ıslandıysan gökten düşenle ve buna eyvallah diyecek kadar cesursan bu şehirde hüzün gibidir yağmur. Bir kere ıslandın mı ha bir damla eksik ha bir damla fazla.
Yağmur geldi bugün. Ne özlemişim ıslanmayı. Yağmura inat şemsiye almadım. Şemsiye taşımam zaten. Her şemsiye herhangi bir yerde unutulmak üzere alınır çünkü. Şemsiye taşımam bu yüzden. Otobüse bindiğimde çoktan çoraplarım ıslanmıştı. Yağmur kokuyordu herkes. Seviyorum bu kokuyu yağmur kadar. Kulağımda bir şarkı "yağmurdan sonra gelen toprağın kokusuna aşığım tıpkı aşık olduğum gibi sana"
Şu yandan yandan gidilen koltukların birindeydim. Kapının hemen yanında. Tam karşımda bir kadın. Islanmış fena halde. Çantasından çıkardığı mendille kurulanmaya çalışıyor. Dikkatimi çekti nedensiz. İnsanları incelemem genelde. Burnumun ucunu görmem. İnceledim kaçamak bakışlarla. Kadın zaten ona bakmamı istemiyordu. Belki de bu yüzden baktım ben de. Bir huzursuzluk vardı üzerinde. Göz göze geliyorduk. Biz göz göze geldikçe o daha huzursuz oluyordu. Ben de daha çok incelemek istiyordum. Garip teoriler oluştu kafamda. Acaba daha önceden tanıştığım ve vukuatım olan bir hatun mu bu karşımdaki. Neden huzursuz böyle. Hem benim kimle vukuatım olacak ki. Sinir oldum, daha çok inceledim. Islanmış makyajı akmış, dağılmış saçı başı. Çirkin bir kadın karşımdaki. Ama enteresan bir çirkinlik. Bir bozukluk var gibi vücudunda. Bir uyumsuzluk, bir yersizlik. Ben çözmeye çalıştıkça bayan huzursuz huylanıyordu. Ben de daha fazla rahatsız etmemek amacıyla psikopatlığımı askıya aldım. Dışarıyı izlemeye başladım. Yanındaki adam kalkınca beş altı yaşlarında bir çocukla bir kadın oturdu bayan huzursuzun yanına. Rahatsız etmiyorum değil mili pardonlu bir konuşma geçti aralarında. Sonra kız çocuğu izlemeye başladı bayan huzursuzu. Ben de kız çocuğuna bakıyordum. Kız çocuğu bayan huzursuza doğru dönüp. "sen abla mısın abi misin" dedi. Üzerimdeki yağmur nemliliği kaynar bir suya döndü bir anda. Bozardım.
Ufacık bir kız çocuğu ne kadar acımasızdı. Çocuklar ne kadar acımasızdı. Bayan huzursuza bakamadım sonra. Bir sonraki durakta indi. Ben de yerin dibine girdim. Huzur vermemişti bayan huzursuza ufak bir çocuk. Ben de. Yağmur da.