22 Aralık 2008 Pazartesi

Hamlet Fragmanlar

olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu.
düşüncelerimizin katlanması mı güzel,
zalim kaderin yumruklarına,oklarına?
yoksa diretip bela denizlerine karşı
"dur,yeter" demesi mi?

Eylül ayında olmuşum ben. Ne sıcak ne soğuk, renksiz, keyifsiz bir ayda. Ya gidiş ya da dönüş ayında. Okullar açılırken, yaz biterken. Otogarların, tren garlarının, havaalanlarının en kalabalık olduğu ayda. Ya hüzünlü, ya sıkkın, ya da heyecanlı bir ayda. Bu yüzden sevmem ben doğduğum ayı. Rengini belli etmeyen, ne olduğunu hiç anlatmayan bir ay Eylül. Tastamam gece 03:03'te olmuşum. Hemen herkes uyurken. Evsizler, sarhoşlar, fahişeler ayaktayken. Eylül gecesi o saatte ayakta olan herkesle birlikte. Her bir doğum aynıdır aslında. Başka zamanlarda, başka mekanlarda, başka bir rahimden dünyaya gelen herhangi bir can aynı biçimde var olur. Farklı şartlarda var olmaları özlerinde var olmalarına bir engel değildir. Ben de öyle olmuşum işte. Henüz anne karnında altı ay dokuz günlükken. Yerimde duramayıp çıkmışım. Merak etmişim dünyayı. Doktor elinde aldığında çok korkmuş öleceğimden. Zaten yirmi gün boyunca başka da kimse dokunmamış bana. Öylece geçmiş ilk yirmi günüm yani. Tek başıma.
Dünyaya nasıl veya ne şartta gelirseniz gelin. Şartlar ne olursa olsun doğumunuz doğumdur. O an var olursunuz. O an var olan herhangi birinden ne eksik ne fazla. Herkes sadece o zaman eşit. Bir de ölümde. Arada kalanlardır zaten hayat. Doğum ve ölüm hayata dahil değildir. Onlar eşittir, hayat ise adil değil.
Hayatınızdan yıllar, insanlar, geçerken, nice nice hikayeleri oynarken sizde baki kalan tek şey doğumunuzdur. Herşeye neden olan, herşeyi sağlayan. Kazandıran kaybettiren o andır. Anne rahminden hayatın içine düştüğünüz o an. Sıfırdan başlayarak saymaya başlarsınız sonra nefesinizi. Bitene kadar. Her nefeste bir hayat daha vardır. Bir ölüm, bir doğum. İnsan defalarca ölür, defalarca doğar. Ama bir kez var olur veya yok. Doğum var olmakken bazen ölüm yok olmak değildir. Aldığınız her nefeste yazdığınız hikaye sizi var eder belki sonsuza kadar. O zaman zaferleriniz, hayalleriniz, aşklarınız ve savaşlarınız baki kalır. Gitmek yok olmak değldir. Gitmek gitmektir.
Var olduğum o gün, beni var etme sebeplerini düşünecek kadar zekam olsaydı yirmi gün boyunca neler düşünürdüm? Tek başıma bir metre kare dahi olmayan küvezin içinde aklımdan neler geçerdi? Bunları düşündüm bu sabah. Bu sabah var olduğum günü düşündüm. Tanrı birşey biliyor. Tanrı o gün oyun oynuyor. Tanrı o gün elimize bir isim yazıyor. Biz de hikayeyi. Adımı elime yazdığı o gün ben de ona birşeyler yazmak isterdim. O gün yazmak isterdim. İlk nefeslerimi alırken ve yalnız başımayken.
Ve sen iyi ki oldun.