4 Eylül 2009 Cuma

Tarafsız

Yeryüzünde savaştan daha acı bir şey varsa; o da savaşı kazananın da kaybedenin de aynı taraf olmasıdır. Daha da acısı kimsenin ne tarafta olduğunu bilmemesi, madem bir savaş var ben de taraf ta olayım demesidir.
İnsanlarımız okumuyor, bilmiyor, incelemiyor. Taraf olmak için fazlasıyla taraflı bir yol seçiyor; televizyonlar ve gazeteler. Dünyanın hemen hemen her yerinde bu böyle. Benim ülkemde daha acı tabii. Hemen her konuda herkesin bir fikri var, ama bilgisi olanlar öylesine az ki; bu gürültü içinde onları duymak zor. Türkiye'nin yakın ya da uzak tarihi yok. Bu toprakların tarihi var. Tarih bu topraklarda hep aynı. Değişen sadece zaman, liderler ve daha taraf olunması gereken çıkarlar. İnsanların büyük çoğunluğu ise aynı tarafta. Ben de bu tarafta olmak isterdim açıkçası. Çünkü bugün yaşadığımız dünyada illa ki birşeyi desteklemek istiyorsan en kestirmesi güçlünün ve çoğunluğun yanında olmak. Sana fayda sağlamayacak hiçbir şeye inanma. Misal Sivas olaylarında diğer tarafta olan vatandaşlarımız inandıkları şeyin ekmeğini ne güzel yedi. Bugün iktidarlar. İnandığın şey sana fayda sağlamalı. Ama sana. Bana değil. En iyi taraf; güçlü, yüzeysel ve çoğunlukta kalandır. Zaten diğer tarafla uğraşmana gerek yok. O tarafı bertaraf edecek yeterince güç var. Ordu, devlet, ABD,AB,İMF. Sen dalgana bak...
Bugün televizyonlarda hiç de iyi niyetliği olduğuna inanmadığım, bir türlü inanamadığım şu Kürt sorununda da öyle. Millet boş durmuyor, mutlak suratle hemen tarafını alıyor. "Noluyor Kardeşim! S.karım açılımına, ben açılmam bi yere! Bu Ülkede yaşayacaksan Türklüğünde onur duyacaksın, Kürt olman ufak bir ayrıntı, sen bir onur duy hele bak ben seni nasıl da insan yerine koyacağım! Kürtçe de neymiş! Konuşmayı ver ne kaybedersin. Kürtçe şarkı dinleyeceğine aç Seda Sayan'ı neşemizi bulalım. Karıştırmayalım hiç ortalığı. Bu topraklar Türk'tür Türk kalacaktır! Haa benim Türkçem de senin kadar kötü o ayrı, değil osmanlı tarihini on yıl öncesini bilmem. Hem tarih bilsem nolur bilmesem nolur! Benim damarımı kessen kırmızı beyaz akar kanım elhamdurullah."
Açılım bir takım siyası ortamlarda tartışıladursun, cabbar milletimiz Facebook'ta tüm hızıyla Faşist tavrını koruyor elhamdurullah! Bugün facebook'u dar ederiz, yarın da evinizden ederiz. Öylesine komik yaklaşımlar, ve tepkiler var ki; Alparslan Türkeş'in oğlu olsam "Hassiktir lan!" derim. Ama milletimiz ülkesini korumaya kararlı. Yedirmezler bu devleti kolay kolay. Canları gibi sevdikleri devletlerine ne yararları olduklarını sormadan. Evinden oturup, don atlet video paylaşmak da bir şey tabii. Bu ülkenin kaderini değiştirir. Değiştirmese bile kavga çıkarır. Trabzon'da insanlar sokak ortasında dövülür, insanlar seçme şansı olmadıkları bir nedenden ötürü, sırf mensup oldukları millet, sahip oldukları dil ve kültür için hor görülür. Ve bu topraklarda kavga böyle devam edip gider. Doğu cahil kalır. Kimse hakkını istemez. Hala Pkk'nın kol gezdiği dağlar olur. Bir kısım hak hukuk derken ordunun silahları duyulur.
Açılım, uzalamşa.. Bunların hepsi kafa karıştırmak için güzel oyunlar. Sadece kafaları değil sokakları karıştırmak için de bulunmaz fırsat. Biz Facebook'larda Youtube'larda meydan savaşlarında aslanlar gibi savaşırken belki de Başbakanımız oğluna bir yat daha alır, Cumhurbaşkanımızın onaltı yaşındaki bilmem kaç binyüz dolarlık bir şirket daha kurar, Unakıtanlar Shakira kemeri işine girer. Anıtkabir de İngilizlere yüz görümlüğü edilir. Ama olsun. Bizler bu ülkeyi kendi kardeşlerimizden koruyalım. Ağaçlarda, ovalarda, dağlarda, bayırlarda Türk Marşları çalsın, Sibel Can göbek atsın, Aziz Yıldırım borsada tavan yapsın. Biz de bir kitap açmayalım, Televizyon'dan gelen vahiylerden kulaklarımızı, gözlerimizi ayırmayalım. Türkiye'den ve Dünya'dan en çarpıcı haberlerin etkisinde kalalım. Sıkılırsak Münevver Karabulut'a üzülürüz, üzülürsek de çakarız maçın yanına iki bira, birbirimizi vururuz.
Kürt açılımını desteklemiyorum. Çünkü böyle birşeye asla inanmıyorum. Güzel bir kafa karıştırma yöntemi ama yemiyorum.
Bu ülkede ne yaparsak yapalım, insanlarımız; hangi milletten, hangi dinden, hangi cinsiyetten ve hangi siyasi görüşten olursa olsun, sahip oldukları bu özelliklerin onları hiçbir canlıdan ayırmayacağını, her insanın yaşama, kendi dilini konuşma, kendi kültürüne ve inancına sahip çıkma hakkının olduğunu idrak etmesi lazım. Yoksa bu iş çözülmez, düğümlendikçe düğümlenir.

Garip Bir Eylül Sabahı

Başta çok büyük bir şans olarak adlandırdığınız şey ertesi sabah şansızlığınız kendisi olabiliyormuş. Eylül "Ben Geldim!" derken, bu sabah bana bunu öğretti. Hep durağan ve hüzünbaz geçen Eylüllerimin aksine ikibindokuz eylülü iniş çıkışları ve fırtınalarıyla geldi. Birgün de binbir şey oluyor hayatımda. Gülmek ve ağlamak arasında aptal bir tebessümle dolaşıyorum Eylül günü İstanbul'da. Günün ne getireceğini ilk defa bu kadar çok bilmiyorum. Ve evrenin şartlı-şartsız kararlarına itaat ediyorum.