4 Ekim 2008 Cumartesi

"büyüdükçe büyüdü" |Son|


Ve ben o kadar karanlıktaydım ki bir türlü sızılarına elimi sürüp iyileştiremiyordum. Barış, bu yüzden “benim benden daha iyi olan diğer yarım”dır. Kendi kendini iyileştirir. Hem de kendi de farkında olmaz. Barış sadece hayalini gerçekleştirmedi şimdi, kendine kendi gücünü de kanıtladı. Tarif edemediğim bir gurur ve kontrolsüz bir sahiplenmesi güdüsüyle taşıyorum. “Barış yaptı” diyorum, “benim barışım yaptı!”. "Barış olan yarım" alacalar içinde şimdi. Festival müzikleri çalıyor. Koca bir güneş parlıyor tepesinde ve rengarenk balonlar uçuşuyor. Minik insanlar kol kola girip dans ediyorlar. El çırpıp eş değiştiriyorlar. Taptaze meyve kokuyor benim"barış olan yarım". Ondan güç alıyorum. Ama hala kendime yarayamıyorum. Kendi yarım hala karanlık ve sessiz. Kimse de yok içerde. Hem de kibrit kokusu var hala kesif kesif. Dün geceden sonra isler kapladı biraz da, elim yüzüm kararıyor sanki düşündükçe. Ama Barış! Barış öyle mi? "Barış olan yanım" bu sabah benim hafifletici sebebim. Onun için cümlelerimin tükendiği yere dayandım yine. Barış bu sabah muzır bir cin değil, kendi etrafında dans ederek kahkahalar atan puck.

Önce diğerleri ve diğerleriydi günlük mecburiyetler. Bu yüzdendir; şöyle bir aynaya bakıp ben olamamam. Öyleydi veya böyle. Artık kimsenin umurunda değil zaten. Yaşanan herşey yaşayanın umurunda. Veya bazen o da değil. Neyse. Erol hoca şöyle derdi ben Puck'ken "Perde kapanınca bitmez oyun. Makyaj silinince biter ancak. Hatta o da yetmez, üzerini çıkarıp sıcak bir duş sonrası kendin olarak kaparsan gözlerini güne oyun öyle biter." Bu yüzden sonlara inanmam. Bitişlere daha doğurusu. Seyirci için bitmiştir oyun. Seyreden için bitmiştir hikaye. Ama oynayan için henüz bitmez, onun biraz daha zamana ihtiyacı vardır hikayesini bitirmesi için.
Öyle baktım hep bitişlere. Bir hikayenin seyreden tarafında olamadım bu yüzden. Bu yüzden kolay bitmez bende hikayeler. Ancak üzerine başka bir hikaye anlatılmaya başlandığından önceliğini kaybeder. Sonra biraz daha tabii. Ve hikayenin üzeri kapanır. O zaman gerçekten kapanır perdeler.
Hep bir hikaye anlatmak istemiştim aslında. Hep bir hikayem olsun istemiştim sonu güzel biten. Yakışıklı prensin, güzel prensesle evlenip sonsuza kadar mutlu olduğu hikayelerden. Küçükken öyleydi hikayeler, güzeldi hep sonu. Büyüdükçe sonlar kötüleşmeye başladı. Aslında hikaye tamamen kötüleşti. Ne prens iyiydi ne de güzel prenses. Kötü kalpli kraliçe ile ayırt bile edemez olmuştuk. Biz büyürken onlar kötüleşti. Biz büyüdükçe hep kötüye gitti. Ya da kötüyü gördük, bilemem.
Ama her hikayenin bir sonu olmalıydı. Erken veya geç biten.
Güzel bir son düşündüm hikayeme. Bulamadım ama... Güzel şeyler de oldu tabii hikaye içinde. Ama hikayem modern dünyanın masallarına yenik düştü. Kötü bitti. Ya da iyi bitmedi. İyi bitmeliydi oysa. Hikayeler güzel bitmeliydi. Çocukken hep öyleydi.
Bir son düşündüm ama bulamadım. O yüzden kahramanım Puck bitirsin istedim.

Biz gölgeler, kusur işlediysek eğer,
Şöyle düşünün ve bizi hoş görün.
Bu hayaller görünürken sahnemizde,
Sizde kestirdiniz yerinizde.
Diyelim cılız ve anlamsızdı konumuz,
Ama rüyada geçmedi mi oyunumuz?
Sayın, baylar, bayanlar bizi bağışlarsanız,
Bir dahaki sefere daha iyi oynarız.
Övgüyü hak etmedikse bile,
Duygularınızı getirmeyin dile.
Bu doğrucu Puck' a güvenin,
Bize fırsat verin.
Yine beğenmezseniz,
En yalancı Puck, deyin.
Şimdi sizlere iyi geceler;
Verin elinizi, anlaştıysak eğer.
Puck hepinize sağlık ve esenlikler diler.


Işıklar söner... Neon kapanır.