18 Haziran 2010 Cuma

Uyuyup uyansak ve her şey bitmiş olsa. Her şey bitmiş, sıfırdan başlamış olsa. Bir sabah uyansak ve geri kalanını hiç bilmesek.
19.06.2010
İçimde büyüyen, kocaman olan bir mutsuzluk var...
19.06.10

15 Haziran 2010 Salı

birtakımşeyler

Eskiden hep zamana ihtiyacım var derdim. Zamanın geçmesine, geçerken her şeyi düzeltip temizlemesine ihtiyacım vardı. Şimdiyse zaman hariç her şeyin geçmesini istiyorum. O kadar tembelim ki. Yüz yaşında gibiyim. Kolumu kaldıracak derman bulamıyorum çoğu zaman. Benim esas sorunum hayatımda bir şeylerin düzelmesi ve iyiye gitmesi için hep bir iteleyen güç beklemem. Hep iyi birşey olsun diye beklemem başlamak için. Oysa en çok kendim biliyorum ben-yapmazsam-hayat-bakmaz. Kalkmadan yürüyemem. Ama bu tembelliğimi ve üzerimdeki ölü toprağını atamıyorum bir türlü. Şanssız bir insan olduğuma inanıyorum fakat biliyorum ki çoğu zaman şansızlığımı kendim yaratıyorum. Ben-yapmazsam-hayat-bakmaz. Bir kalkmayı denemeliyim artık. Biraz şans dilemeliyim kendime.. Yoksa yirmili yaşlarım böyle bir-baltaya-sap-olamadan geçip gidecek.
Galiba o kadar çok istiyorum ki hayattan, o kadar çok beklenti içindeyim ki; birşeyler zor geliyor. Beklenti içinde olmakla durup beklemeyi ayırt edemiyorum.
İşin en kötü tarafı da bunun farkında olmam. Bile bile lades yani. Şansımızı kendimiz yaratıyoruz biliyorum. Peşinden koşmadan gelmiyor hayat ayağına. Önce kalkmalı, sonra da koşmalıyım. Belki bir yerlere, belli bir zamanda beni bekleyen başka bir hayat vardır. Değişmeliyim çok. Daha çok.

Devam

Hayatım birşeylere ara vermek -sonra kaldığım yerden devam etmekle geçiyor. Bunu farkediyorum. Sık sık. Ama sonra yine unutuyorum.. Ve kaldığım yerden devam ediyorum. Bu beni hem yoruyor, hem de hayatımı kolaylaştırıyor. Ara vermeyi bilmeli. Ama hatırlamayı, devam etmeyi de bilmeli.
Hayata ara vermek riskli. Zaman -ki kendisini çok severim- acımasız. Hayat da öyle. Buraya en son aylar önce yazmışım. Birkaç ay öncesinde de ay-da-yıl-da-bir yazı girmişim. Ama yazmaya devam ettim. Hep yazdım. Yazmaya ara vermedim -hayata ara versem de- Oyunlar yazdım. İki oyun bitirdim, bir tanesi de yolda. Bir de roman uyarlaması yaptım. Yazmaya ara veremedim.
Ama hayatımda ara vermek istediğim çok şey -insan,zaman,kurum,durum- var. Ara vermek bazen bir şeyleri kolaylaştırıyor. Öte yandan sonu belirsiz bir yola da çıkıyorsunuz farkında olmadan ya da olarak. Bu da ara verdiğin şeye -insan-zaman-kurum-durum- bağlı. Bir kere ara verdin mi geriye dönüp baktığında göremeyeceğin kadar uzakta olabiliyor ara verdiğin. Arana, ara koyduğun şey. Sonra dönüp arana arana bulmak, bulamamak, bulup da anamamak var.

Ara zor.

Bir kez zaman-mekan-kişi-kurum-durum koydun mu arana geri dönüş hep riskli. Çünkü arana koca bir zaman koyuyorsun aslında. O zamana geri dönmek, geri anmak da zor zanaat. Ben yapamam sanırım. Yapamıyorum da. Ara verip devam ettiğimi sanıyorum. Oysa öyle değil. Her arada baştan başlıyorsun. Ya acemice debelenerek, ya da taptaze temizlenerek. Ara veremiyorsun yani hiçbir şeyde. Başa sarıyorsun, zaman hariç her şeyi.
Buraya ara verdiğimde, ablamın ikinci bebeği oldu. Adı Ekin. Dünyanın en güzeli şeyi şimdi bizim ailede. Abim sözlendi. Evlenecekmiş, çok kararlı. Üçüncü sınıf oldum. Ülkenin en sağlam tiyatrosunda çalışmaya başladım. Daha çok yazdım. Yazıyla amaçlarım, yollarım değişti. Hayatıma girenler oldu, çıkanlar oldu. Dost edindim dost kaybettim. Barıştım, savaştım, seviştim geri geldim.
Buradayım. Eski bir dostu görmüş gibiyim. Aradan sonra bir baktım, her şey başa sarmış. Bir bakmış en baştaymış.

Merhaba.

Meleba Blog


Verdiğim uzuuun arayı kapatacağım. Buraya yazmaya devam edeceğim. Bu sabah farkettim de çok özlemişim.
Çok sevgi.
Neon