12 Ocak 2010 Salı

Ufak Notlar

Bir sonraki gün ne yapacağımı biliyor gibiyim. Bir sonraki gün de. Geçmişi unuttum oysa. Tamamını. Bu gece oturup "dün" ne yazmışım onları okudum. Okudukça kendimi hatırladım. "Dün" yazdıklarımı okumak fotoğraf albümü karıştırmak gibi benim için. Yanımda kimler olduğunu, saçmının ne şekilde olduğunu, giydiklerimin, bildiklerimin ne olduğunu görmek gibi. Oturdum ve bir çoğunu okudum. "Öğrendim" diye başlamışım veya bitirmişim bazı cümleleri. Oysa öğrendiğim tek şeyin sebretmek olduğunu görüyorum bugün. Zaman acımasızca sabrı öğretmiş, beklemeyi. Sabretmemek istiyorum artık. Sabırdan sıkıldım. Ama sebretmeyecek kadar güçlü olsaydım eğer, zaten sabretmezdim. Hala o kadar zayıfım. Hala o kadar küçük. Hayatta bitmesini istediğim o kadar çok şey var ki. Bitsin artık diye kurduğum binlerce cümlem var. Bile bile ladesim de umurumda değil. Keza zamanın geçmesini hiç istemem. Eskimeyi istemem, yorulmayı, bunamayı. Kafamın karışık olmadığı bir süre zarfını bulamıyorum "eski fotoğraflarda". Belki de değişmeyen tek şey bu.