5 Eylül 2008 Cuma

Eylül 7

Birileri var, birileri var. Bir de birileri var. Hepsi bu. En fazla bir de birileri. Bu kadar azlar. Ne güzeller, ne mutlular. Kıskanırım arada. Onlar gibi olmaya çalışırım. Teorik olarak ama. Pratiğe gelince iş yine kendim olurum. Dönüp dönüp kendim olurum ben. Ben bizzat kendimim. Deniyorum bazen, zorluyorum hatta ama olmuyor. Olmayacak da. Ben böyle güzelim...
Hala temiz aşklar var burda. Hala sevebilecek cesaret var. Hala ruh var bedende. Kovuyorum bazen. İçimdeki toplumsallık çıkıyor ortaya. Herkes gibi olmaya çalışıyorum. Başaramıyorum tabii. Herkes gibi olmaya çalıştığım zamanlarda ya gülüyorum anıra anıra, ya da ağlıyorum salya sümük. Hep bir şaşkınlık, hep bir uzaydan yarın gelecekmiş ifadesi beliriyor yüzümde. Birileri saf diyor bana, birileri temiz, birileri de salak. İşte en fazla birileri de onlar. Onlar onlar. Canımdır onlar. Böyle olmaya çalışmıyorum. Gidip hayatımı yaşamak için de kasmıyorum kendimi. Dönüp baktığımda hayatım bu diyorum kendime. Ben hayatımı böyle yaşıyorum. Öteki de güzel. Ama öteki onların. Onlar güzel. Ben de güzelim ama. Yere biraz yakın olabilirim. Yerçekimiyle aram fazla iyi olabilir. Ama olsun yirmi santim yukarda benim ayaklarım.
Hala hayallerim var. Hala bir yolum var belirsiz. Hala belirsizliklerim var. Belirsizliği seviyorum. Belirsizliğin olduğu yerlerde olasılıklar vardır, olasılıkların olduğu yerlerde umutlar. Umutlar güzel, yaşatır insanı. Fazla hayalperestsin diyor bazıları. Yeter artık saçmalama demenin kibarcası, biliyorum. Hayat o kadar kibar değil tabi. Ben de çok kibar sayılmam. Yaşanmıyor zaten öyle kibar kibar.
Hayat ümitlerle kolay değil. Hayat belirsizliğin olduğu her noktada kötü. Bazı belirginler, çoğu belirsizlikten daha kötü.
Belirsizlik güç verir bazen.
Onlar öyle demiyor. Birileri bana birşeyler diyor. Bazen kıskanıyor ve onlar gibi olmaya ruhumu askıda bırakmaya çalışıyorum. Henüz küçüksün büyüyeceksin diyorlar. Öyle büyünmüyor bilmiyorlar. Ben de bilmiyorum ama. Belirsiz benim hayatım. Dönem dönem gömsem de toprağa hala umudum var benim. Hala çıkacak bir yolum var. Hala sevdiğim insanlar var. Hala aşığım mesela. Belirsizlikler içinde.
Onlar sevmiyor bunu. Ben onları seviyorum. Hala toleranslıyım insanlara. Herkesin bir yolu var. Ben henüz çıkmadım o yola. Oyuncak tren rayları gibi dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum. Dönüp dolaşıp, biraz araşıp içime dönüyorum. Döndüğümde gördüğüm manzara hep aynı. Benim hayatım böyle... Gidip hayatımı yaşamak gibi bir arzum yok. Ben hayatımı yaşıyorum... Ben hayatımı belirsizliklere bölüp hayat gücümü böyle besliyorum.
Hala aşk var, hala tertemiz kimi kalpler. Dünya herşeye rağmen güzel. Şimdilik böyle. İçime döndüm ben yine..

Eylül 11


İkisinden biriymiş seçim. Üçüncü bir şans vermeyiz kendimize. İki şans vardır hayatta. Seçimini yaparsın ve sonuçlarına boyun eğersin. Boyun eğmek biraz katı -veya sonuçlarının keyfini çıkarırsın.- Hayatta şanslar vardır. Bir bölümü cebimizde "dış görünüşümüz, yeteneğimiz, kişisel özelliklerimiz, ailemiz, para vs" bir bölümü elimizdedir. Cebimizde olanlar güzel. Hazır ve nazır bir şekilde, tek tek aşmak için yolları güç verir bolca. Eğer aşılması gereken bir yol, gidilmesi gereken bir yer varsa. Diğer durumda elimizdekilere mecburuzdur. Elden gelmeyen şeylere mahkum. Bir yolumuz veya gidilecek bir yerimiz yoksa hayat daha zordur. Şanslardan artık "teptiğimiz şanslar" veya varlığını göremediğimiz, görüp de inanamadığımız şanslar diye bahsederiz. Tabii uzun bir zaman sonra. Artık o şans yokken yani.
Hayat seçimler ve seçilmeyenler olarak iki ayırlılır böyle bir teoride. Üçüncü bir şans yok yine. Seçemediklerimiz zor, seçtiklerimiz kolaydır bir süre. Biraz daha süre geçtiğinde -zaman değil- seçtiklerimiz daha zor gelmeye başlayabilir. "Ama ne yapalım? Hayat zor!"
Birşeyler seçtim dün. Seçemediklerimi ve seçtiklerimi çıkarınca cebimden.
Yolum var. Uzun mu uzun. Gidilecek bir yer yok ama. Bir yere ulaşmak için çıkılmaz her yola. Yola çıkış amacı sadece yola çıkmaktır. Aradığın şey yoldadır nasılsa.
Seçimlerim üzerine bolca kafa yorarken, adaletsizliğin kırıntılarını gördüm düşlerimde. Hayat adil değil. İnsanlar da. Tanrı da adil değil. Yollar adil ama. Herkesin bir yolu var. Bu yola çıkmak için nedenleri. Nedensizce yaşamak ne kadar kolay olsa da herkesin bir yolu var. Farketmeden de bu yola çıkmak için nedenler.
Nedenlerimiz var. Nedensizlikten uzak nedensiz hayatlar yaşarken, seçimlerimiz ve seçimlerimizin nedenleriyle çıkıyoruz yola. Seçemediklerimizin cezasını çıkarıyoruz yoldan.
Yollar ne olursa olsun güzel. Kötüsü yol bitince. Her yolun bir sonu var çünkü. Her seçim bir şansla gelir. Her seçimin bir nedeni vardır. Ve iki şansı. İki de yol. Yollar sınırlı, hayat bir fanus. Bu sınırdandır; hayatın içinden çıkıp gitmek, yollara düşüp ömür haritasını çizmek. Her seçimle, her seçimin nedenleriyle çıkılan yolda hayatın sınırları zorlanır. Varmak istediğin bir yer olsun veya olmasın...

Eylül 8

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.

İki ucu keskin bıçaktır bu işin...

Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman...

Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.

Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak İçin uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?

Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zaman ki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun Unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana...

Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asıl olan yürektir. "Yürek sesi ne?" bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu...

Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

Nazım Hikmet Ran