28 Ekim 2009 Çarşamba

"to be or not to be" dedikleri şey aslında..


Olmak ya da olmamak diye başlayan meşhur Hamlet Tiradı aslında yokmuş. Yokmuş derken komple yanlış bir çeviriymiş. Düşündüm.. Düşündüm ve ikna oldum. Olmak ya da olmamak değilmiş doğurusu; var olmak mı yok olmak mıymış. Kesinlikle böylesine inandım. Neden diye soran olursa derdini anlatmaya çalışan şekspir misali çok pis kafa ütüleyebilirim. Ama heyecan verici. Ya da ben çok sıkıcı bir insan olmaya başladım, bilmiyorum. Devamını yazayım da tam olsun.


Var olmak mı yok olmak mı. Bütün sorun bu!
Düşüncelerimizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına,
Yoksa diretip bela denizlerine kaşı
Dur, yeter! demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
Çünkü o ölüm uykularında,
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
Kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
Sevgisinin kepaze edilmesine,
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine,
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altından inleyip terlemek,
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanı?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden,
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
Ama sus, bak, güzel Ophelia geliyor.
Peri kızı dualarında unutma beni,
Ve bütün günahlarımı.