2 Eylül 2008 Salı

Eylül 1


Dokunamamışsa hiç tenime, ruhumda erittiğim şarkılar. Hiç bir söz denmemişse bundan önce bir nefes daha alış sebebi olsun. Bir fahişeyle görmemişsem eğer gün batımını. Eğer gerçekten öğrenmemişsem hiç birşey. Kirden almamışsam nasibimi ve bir aptal gibi sığınmışsam kitaplara. Oyunlar oynamışsam bundan önce. İnanmışsam diğerleri gibi bütün saçmalıklara. Aşkı her tattığımda biraz daha yalnız kalmışsam ya da aşk sanıp sığınmışsam yılanların koyuna. İz bırakmışsa birileri ellerimde. Çamur mudur ki bu? Yıkasam çıkar mı?
Ya gerçekten bir ihtimal daha varsa hayatta ve ben bunu göremeyecek kadar safsam. Bugün için ağlarken yarına inanacak bir güç varsa eğer hayatta.
Acı üstüne acı çekerken. Sessiz ve yalnızken. Lekesiz ve tecrübesizken orospuluktan. Ya hepsini tattıysam sırasıyla. Bunu ben bilmezken diğerleri bilebilecek kadar akıllıysa ya benden.
İnanmak dediğin şey anbean içini kemiren,bir ura dönüp, beynimi tane tane aldıysa her geçen gün?
Ben beni ne kadar tanıyorum veya siz beni ne kadar tanırsınız dar-ı dünyada. Üç günlük mutluluklara parçalayıp onüç günde bitirdiysem eğer hayatı?
Beni bana anlatacaktır bir gün sokaklar. Leş eller dokunacaktır sırayla daha önce dokunulmamış yerlerime. İşte o zaman mı büyümüş, akıllanmış, öğrenmiş olacağım hayatı?
Hayat acı çekerek günbegün batarak mı öğrenilir bataklığa? Hayat böylemidir. Kan çanağı gözlerle mi bakmalıyım hayata. Yarın sabahı düşünmeden, adını bilmeden sevişmeli miyim bedenini toprağa satmış, kalbi kapkara çocuklarla. Bir çocuğun minicik avuçlarında mı vermeliyim son nefesimi. Ölüm gerçek midir ki bu kadar. Kapkaramıdır gözleri son kez kapamak. Bu yüzden mi yıkarlar bizi ve bembeyaz çarşaflarla görmerler yerin yedi kat altına. Tanrının soracaklarını mı öğretecek bize o çocuklar. O çocukları tanır mı peki tanrı. Biz tanıdık mı daha önce o çocukları. Kalp atışlarını duyduk mu?
Ellerimdeki izi görmezsin sen. Görmeyeceksin de. Gündüz vaktiydi hepsi. Bundan iki yaz önce. Çok sıcakken, susuzken ve uyurken. Ne kadar yalan söylediğimi, ne kadar oynadığımı bilemezsin perdelerin ardından. Ben sahnede oynamam.
Gün gelir yazılır hepsi. Önce avuca sonra kağıda. Okur birileri ve unutur. Hayat böyle. Bizim olmayanlar unutulur. Bizim olmayacaklar unutulmaz. Olasılıklar kalır akılda.
Bundan böyle diye başlayan yazılar için geç şimdi vakit. Hem Eylül hiç uygun değil böyle yazılar için. Sinsidir Eylül. Ne sen onu anlarsın ne o seni. Geçer gider ama mutlaka bir yara açar veya bir iz bırakır. Bundan böylesi yok bundan böyle. Burda biter hikaye. Ne kadar yazarsam yazayım yalanlar anlatılamaz kağıda. Böyle gider bu.
Çok el gördüm kimse görmeden. Kirliydiler. Kimi doğuştan lekeli. Kimi yaramaz çocuklardı. Kimi de annelerine küsüp kirletmişti ellerini. Gün gelir de avucumu açarım diye beklemez kimse. Açmam çünkü. Ne avucumu bilir, ne içindekini.

2 yorum:

ŞAHMARAN dedi ki...

bu yazı dehşet güzeldi.sevgiler.

Oly Art dedi ki...

Teşekkür ederim Salih.
Sevgi bizden.