28 Mayıs 2009 Perşembe

Bu Bir Eleştri Değildir. Şefkat Egzersizidir; 1984

İBB'in düzenlediği 25. Genç Günler Tiyatro Festivali başladı ve bitti. Kentin dokuz noktasında genç tiyatro severlerin sahnelediği oyunlar oynandı. Birkaç oyun izledim ve birini de yazmek istedim. Galatasaray Üniversitesi Tiyatro Topluluğu'ndan George Orwell'ın aynı adlı romanından bir uyarlama "1984"... Orewell'in daha önce sinemaya da uyarlanmış başyapıtı genç tiyatro severlerin, amatör ruhla çıkardığı oyunla bir kez daha sahnede. Üstelik genç günlerde. Son zamanlarda Türk Siyaseti'nin "sessiz" çalkantıları arasında cesur buldum Galatasaray'lı tiyatro severleri. Çünkü takdir edersiniz ki "Büyük Ağabey" hala bizi gözetliyor! Değil mi? Muhteşem bir metin. Özgürlükler üzerine yazılabilecek en sağlam ahlak manifestolarından biri diye düşünüyorum. Çok seviyorum bu oyunu. Galatasataylılardan pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim ne yazık ki. Dürüst olmak gerekirse çok sıkıldım. -buradaki çok'un o'larını uzatın lütfen okurken.- Ama insan ister istemez salt sevgiyle hazırlanan, öyle veya böyle emek verilen bir işi eleştirirken acımasız olamıyor. Bu insanlar tiyatroyu seviyor. Ve sadece sevdikleri için yapıyorlar. Üstüne üstlük gayet de "bir şey anlatan" bir oyun seçiyorlar. Her şeye rağmen bol bol alkışlanmalı. Ben de öyle yaptım.

Kostüm,dekor ve barkot gösterisi gayet başarılıydı. Başroldeki arkadaşımız da bugün canım ülkemin bir çok "tiyatro öğrencisinden" katbekat iyiydi. Güçlü oynadı. Oyunu sırtladı. Defalarca kutluyorum. O'nun dışında oyunculuklar vasattı. Yer yer tempo düştü. Seyirciler koptu. Bir de oyun çok uzundu. İki buçuk saatin üzerindeydi sanırım. Oldukça vasat ve temposuz süregelen ilk perdenin aksine ikinci perde kendini izletti. Tempo arttı, oyunculuklar yükseldi. Kendi adıma çıkarımım ise tiyatroda, sahnede beden kullanımı, sahne duruşu ve diksiyonun bir oyuncuya neler verdiğini gördüm. Amatör bir ekipten böyle beklentileriniz olmuyor, veya çok aşağıda oluyor. Ama bir oyuncuya profesyonelliği katan şeyler de bunlar-mış. Öğrendim.

Özetle oyunu beğenmeme rağmen, seçilen metne ve içlerindeki tiyatro sevgisine saygı duydum. Bolca alkışladım. Bu işi meslek olarak seçmeyen, sadece sevgiyle yapan insanlara nedense ilginç bir şefkat duyuyorum. Kendimi bir halt sandığımdan değil haşa, sadece onların bu hırssız tutkularını kıskanıyorum. Keşke ben de bu işe bu kadar "çıkarsız bakabilsem" diye düşünüyorum. Keşke öyle olsa. Keşke böyle olsa.

Hiç yorum yok: