11 Nisan 2009 Cumartesi

Bilmemek

Kaderi kördüğüm etmişim bilmeden. Yolumu hep kaybetmişim. Nereye gideceğimi hiç bilmemişim. Boşa çıkmış dilimden sözler. Bir hiçe kurmuşum cümleleri. Öncesinde hayatı hiç bilememişim. Zamana ermemiş hiç aklım. Küçücük avuçlarım tutamamış gerçekleri. Aksimi dahi görememişim aynada. Vefa nedir unutmuşum. Kini, kötülüğü, art niyeti sezememişim. Bilememişim. Bilsem de görememişim. Bedenimi büyütürken, ruhumu ana rahminde bırakmışım. Ben zaman nedir hiç bilmemişim.
Dönüp bakarken zerre kadar hayata, göz kapatıp açıncaya geçen senelere; öğreniyorum mucizeyi. Hayat; içinde nice alamet, nice mucize saklayan bir istirdye; benim hep derinlerde aramaya çalıştığım, oysa karaya vurmuş, aşkiar.
Aşkı aramışım salya sümük yastıklarda. Gezinip durmuşum belirsiz. Aşk aramakla bulunmazmış, bilememişim. İki laf arasına sıkıştırılamazmış. Bir muhabbetten fazlasıymış aşk. Onlarca sesten mürekkep değil, saf sessizlikmiş aşk. Nedensizmiş. Nedenleri varmış elbet ama sorgusuzmuş. Körü körüneymiş aşk. Gözleri kapalı, dili lalmiş. Aşk büyüdükçe beden küçülürmüş. Bilememişim. Senebesene bilmediğim bir hisse kaptırmaya çalışmışım kendimi. Kaptırmışım da. Belki de sadece kaptırmak istemişim.
Hayatı en karanlık sokaklarda aramaya karar kılmışım nedensiz. Tüm bu nedensizlikler içinde, hayatın ne kadar nedenli olduğunu bilememişim. Aşk ne kadar nedensizse, hayat da o kadar nedenliymiş. O zaman öğrenmişim ki; aşkın olduğu yerde hayat susarmış. Aşkın sessizliği bastırımış yaşamın tüm tıkırtılarını.
Ve öğrendim ki aile terkedilmesi en yanlış sevgiliymiş. Ailesiz olmazmış. Babanın varlığı dahi yetermiş. Annenin sesi ödüllerin en büyüğüymüş. Kardeş tarif edilmez bir parçaymış. Aile evrendeki ait olduğum tek yermiş.
Bildiklerim, öğrenemediklerimmiş. Gündüzün kavgası, gecenin yorgunluğuna yenilirmiş.. Yalnız, yapayalnız kaldığımızada dönermişiz yine ana rahmine. Kalabalıkmış bizi hayatta tutan. Ne kadar kaçsak da hayattan, hayatın varlığıymış varlığımız.
Aşk saf bir sessizlikken, hayatın tüm ritmi kimi zaman notası şaşan bir melodiymiş.
Bir yerde var olmanın en özel hali; o yerden bir gün çıkıp gidecek güce sahip olmakmış. Ait olmak, kimi zaman kökleri olmayan bir ağaç gibi özgürlükmüş.

Şimdi bedenim büyür ve ruhum ana rahmine sıkışırken. Öğrendim ki; huzur aslında rahimden hiç çıkmamakmış. Beden dediğin dünyalı, ruha kafa tutamazmış. Büyümeyeceğim dediğinde büyümezmişsin. İstersen zaman geçmezmiş. Zaten neymiş ki zaman? Koca bir gürültüde bedeninin büyüdüğünü izlerken, ruhuna sarılıp sessizlikte aşkı solumak mı? Öyleymiş.

Hiç yorum yok: